|
 |
YENİ CHP ÇİFTÇİLERİMİZE YALAN SÖYLÜYOR CHP 2011 Seçim Bildirgesi’nin 40. sayfasında, “Tarımda Yeniden Kendine Yeten Türkiye” başlığı altında çiftçilerimize şu vaatlerde bulunulmaktadır: “Tarımda çiftçimizi ve üretim potansiyelimizi destekleyecek, ülkemizi ithalata bağımlı olmaktan kurtaracak, çiftçimizin refahını artıracak, insan odaklı ve doğayla dost bir politika izleyeceğiz” “Tarım öncelikli stratejik bir sektör olarak değerlendirerek köklü bir tarım reformu gerçekleştireceğiz” “Tarımsal altyapı yatırımlarını hızla tamamlayacağız. 2023’e kadar 110 milyon dönüm araziyi tapulaştıracak, 4 milyon dönüm sulama yatırımı yapacağız” “Tarım ve hayvancılıkta iç üretimi artırıp, ithalatı azaltacağız. Üretimde akılcı planlanma ile kısa sürede ülkemizi dışarıya mal satan bir ülke haline getireceğiz” Değerli Dostlar, Yeni CHP’nin bu sözlerini tutması mümkün değildir. Çünkü Yeni CHP’nin kabul ettiği AB Müktesebatının 11. Faslı ve buna bağlı olarak kısaca CAP adı verilen Ortak Tarım Politikası (Common Agricultural Policy) buna izin vermemektedir. Üç bin sayfayı aşkın 11. Faslın başlığı, “Tarım ve Kırsal Kalkınma”dır. Avrupa Birliği ile Müzakereler sırasında Müktesebatın har faslı masaya yatırılmadan önce, Tanıtıcı ve Ayrıntılı Tarama aşamalarından geçilir. 11. Faslın Tanıtıcı Tarama Toplantısı, 5–8 Kasım 2005 tarihlerinde Brüksel’de yapıldı. Bu toplantıda AB tarafı Türk tarafına, Türklerin tarım yapmasının nasıl engelleneceğini, çeşitli tarım ürünleri üretiminde hangi oranlarda kotalar konulacağını anlattı. 11. Faslın Ayrıntılı Tarama Toplantısı, 23–26 Ocak 2006 tarihinde Brüksel’de yapıldı. Bu toplantıda Türk tarafı AB tarafına; Türkiye’de yaklaşık 5–8 milyon tarım çalışanının nasıl çalıştıkları toprakları terk ettirilip kentlere göçmeye zorlanacağı, tarım işletmelerinin ve tarım topraklarının Türklerin elinden alınıp Avrupalılara verilmesini kabulleneceklerini, AB’nin Türkiye’ye dönük tarım politikalarını nasıl uygulayacaklarını ayrıntılarıyla anlattı. (Kaynak: Yılmaz Dikbaş, “Avrupa Birliği Tabuta Çakılan Son Çivi”, Asya Şafak Yayınları, Kasım 2006, İstanbul, sayfa: 76–78) Kısacası, Türk tarımının nasıl çökertileceğini, Türk çiftçilerinin nasıl perişan edileceği bundan 5 yıl önce AB tarafından kararlaştırıldı, AKP hükümeti tarafından da kabul edildi. Peki, bütün bunlardan CHP’nin haberi yok muydu? Hiç kuşkusuz CHP yöneticilerinin tümü bu durumu biliyordu, ama halkımızın bundan hiç haberi yoktu. Yalnız iktidardaki AKP değil, CHP de halkımızı, özellikle de çiftçilerimizi bu hain gelişmeden haberdar etmediler. AB Mandasını kabul etmekle Türk tarımının çökeceğini, Türk çiftçilerinin perişan olacağını çok önceden bilenlerden biri de Mesut Yılmaz’dı. Üç kez başbakanlık ve Anavatan Partisi genel başkanlığı yapmış olan Mesut Yılmaz, 17 Ocak 2000 tarihinde, AB reformlarından söz ederken şöyle diyordu: “Tarım reformu gelince sokağa çıkamayacak duruma geleceğiz…insan içine çıkamayacağız” (Kaynak: Yılmaz Dikbaş, “Gönüllü Devşirmeler”, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul, Eylül 2002, sayfa: 27) Kişisel siyasi çıkarları uğruna AB Mandasını kabul etmiş olan eski başbakanlardan Mesut Yılmaz, “insan içine çıkamayacak” kertede bir ihanetin içinde olduğunu itiraf ediyordu. Türk tarımının çökertilmesini ve Türk çiftçilerinin perişan edilmesini kabullenen AB Mandacısı Mesut Yılmaz, “ihaleye fesat karıştırma” suçlamasıyla 13 Temmuz 2004 tarihinde Yüce Divan’da yargılanan ilk başbakan unvanını kazandı. Mesut Yılmaz, bu davadan beraat etmedi, yani aklanmadı! Kişisel siyasi çıkarları uğruna Türk çiftçisine ihanet eden Mesut Yılmaz, beraat etmediği, yani aklanmadığı Yüce Divan yargılamasından sonra bile, hiç utanmadan insan içine çıktı ve 22 Temmuz 2007 genel seçimlerinde Rize’den bağımsız milletvekili seçilerek TBMM’ne girdi. Yeni CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Parti Meclisi üyelerinin tümü, AB vesayeti altına girmekle Türk tarımının çökertilmesini ve Türk çiftçisinin perişan edilmesini kabullenmişlerdir. Ancak Yeni CHP, bu hain gerçeği bilmeyen Türk çiftçilerini kandırmayı, aldatmayı sürdürmekte, göz göre göre yalan söylemektedir. Değerli Dostlar, Yeni CHP’nin 2011 Seçim Bildirgesi’nde çiftçilerimize verdiği sözleri tutmasının mümkün olmadığını şu somut gerçeği göz önüne getirerek de kanıtlayabiliriz. Bugün Türk tarımının çökmüş olduğunu Recep Tayyip Erdoğan bilmiyor mu? Hiç kuşkusuz biliyor! Çiftçilerimizin perişan bir durumda bulunduğunu Recep Tayyip Erdoğan görmüyor mu? Hiç kuşkusuz görüyor? Peki, iktidarın tüm olanaklarını kullanma yetki ve fırsatı elindeyken, niçin Recep Tayyip Erdoğan çiftçilerimize parlak vaatlerde bulunmuyor? Niçin Recep Tayyip Erdoğan; mazotu 150 kuruş değil, 50 kuruş yapıyorum, tüm üreticilere karşılıksız devlet desteği vermeye başlıyorum, çiftçilerimizin elektrik ve su fatura borçlarının tamamını siliyorum, demiyor? Sizce, eğer Recep Tayyip Erdoğan bu sözleri verip hemen uygulamaya koysa, tüm çiftçilerimizin oyunu alarak 12 Haziran 2011 seçimlerini açık ara kazanmaz mı? Peki, bu gerçeği Recep Tayyip Erdoğan görmüyor mu? Öyleyse neden bu tür sözleri çiftçilerimize verip uygulamaya geçemiyor? Çünkü AB Mandasını kabul etmiş olan Recep Tayyip Erdoğan çok iyi biliyor ki, AB Müktesebatının dışına çıkması mümkün değildir! AB vesayeti altına girmiş olan AKP hükümetinin, Brüksel’in emirleri dışında icraat yapması mümkün değildir! Peki, Recep Tayyip Erdoğan bu gerçeği neden seçim meydanlarında dillendirmiyor? Kemal Kılıçdaroğlu’na, sen bu sözlerinin hiçbirisini yerine getiremezsin, çünkü AB Müktesebatı buna izin vermez, demiyor? Nedeni açık. Eğer böyle derse, Türk halkının önünde, AB vesayeti altına girmiş olduğunu itiraf etmiş olacaktır! Bunu yapamayacağı için de, Kemal Kılıçdaroğlu’na AB Müktesebatının emirlerinden söz edemiyor! Değerli Dostlar, Aynı gerekçelerle, Yeni CHP’nin, “Aile Sigortası çıkaracağız, her aileye 600 lirayla 1.200 lira arasında para vereceğiz” Sözü de tam bir göz boyama, aldatmacadır! Bakın neden: Eğer Yeni CHP iktidar olursa, hazırlayacağı bütçeyi önce Brüksel’e gönderecek, oradan onay bekleyecektir. Brüksel böyle bir harcamayı kabul etmeyeceğinden, Yeni CHP hazırlamış olduğu bütçeyi uygulamaya koyamayacaktır. Bir kez daha vurgulamada yarar vardır: Bir yabancı devletin vesayetine girenlerin, özgür iradeleri olamaz! AKP iktidarı ve Yeni CHP, AB Müktesebatını kabul etmekle Avrupa Birliği’nin vesayeti altına girmişlerdir. Artık karar verme iradesi Brüksel’dedir, Ankara’da değil! Değerli Dostlar, CHP 2011 Seçim Bildirgesi’nin dili üzerinde de birkaç söz etmek istiyorum. CHP 2011 Seçim Bildirgesi’nde kullanılan şu sözcüklere ve deyimlere bir bakınız: Portföy yönetimi Faktör verimliliği Jenerik teknolojiler Terminal ülke ILO normları Makro düzey Ar-ge Mastır planı Vizyon Manipülasyon Bu yabancı sözcük ve deyimleri halkımız nasıl anlasın! Yeni CHP halkçı olmadığı için, halkımızın dilinden konuşmuyor! Halkımızın dili Türkçe, Yeni CHP’nin dili ne? Öğrendiğime göre, CHP 2011 Seçim Bildirgesini şu kişiler hazırlamışlar: Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Sencer Ayata, Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Süheyl Batum, Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hurşit Güneş, Harvard Üniversitesi mezunu Dr. Mehmet Karlı ve 15’e yakın ODTÜ mezunu uzman. Bu kişiler, CHP’nin “Seçkinleri”dir. Kendilerini halkın üstünde görürler, halkın diliyle konuşmayı eksiklik sayarlar. Bu kişiler konuşurken ve yazarken bol bol ve çoğu kez gereksiz yere, yabancı sözcükler kullanarak hem halkın üstünde olduklarını vurgularlar hem de diğer entellere hava basarlar! Değerli Dostlar, Bir kişiye yöneltilebilecek en ağır suçlama, o kişinin “yalancı “ olduğunu söylemektir. Böyle bir suçlamayla karşılaşan kişi, eğer yalancı değilse, hemen ortaya çıkar en etkili yöntemlerle kendini savunur ve kendisini yalancılıkla suçlayanların yasal yollardan peşine düşer. Burada sizlere, yaklaşık 20 dakikalık dört bölümde, CHP 2011 Seçim Bildirgesi’ni irdelerken, başta CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere, Yeni CHP’nin üst düzey yöneticilerinin tamamını “yalancılıkla” suçladım! Hiç kuşkusuz bunu yaparken, doğruluğu tartışılamayacak belgeler koydum ortaya. Bugüne kadar Yeni CHP’den en küçük bir ses çıkmadı! Dilimizde bir deyim vardır: Suçlama karşısında sessiz kalma, suçu kabul anlamı taşır! Yeni CHP, tüm ağır suçlamalarım karşısında sessiz kalmıştır! Yalancılık suçlaması karşısında sessiz kalan Yeni CHP’ye halkımızın güvenebilmesi mümkün müdür? Değerli Dostlar, Konuşmalarımın başında söylemiştim, bir kez daha tekrar ediyorum: Türk ulusu, AKP iktidarından HEMEN kurtulmalıdır! Ancak en yaşamsal konularda halkımıza yalanlar söyleyerek iktidar olmak isteyen AB Mandacısı, sahte Atatürkçü Yeni CHP’ye de değer vermemelidir! Kısacası: Yağmurdan kaçarken doluya tutulmamalıdır! Kırk satıra da kırk katıra da hayır denmelidir! Yılmaz Dikbaş |
|
 |
|