|
 |
YENİ CHP TEKKELERİ VE ZAVİYELERİ AÇACAK, HIRİSTİYAN MİSONERLİĞİ SERBEST OLACAK CHP 2011 Seçim Bildirgesi’nin 13.sayfasında, “Yargı Reformu” başlığı altında şu sözler verilmektedir. “Hukukun üstünlüğünü tam olarak gerçekleştirecek, yargı bağımsızlığını ve yargıç güvencesini koşulsuz olarak sağlayacağız.” Yeni CHP’nin bu sözünü tutması mümkün değildir. Çünkü AKP hükümeti ve Yeni CHP’nin kabul ettiği AB Müktesebatının 23. Faslı buna izin vermemektedir. Fasıl 23: Yargı ve Temel Haklar Vaat: “Yargıç ve savcıların Adalet Bakanlığı’na idari bağlılığını kaldıracağız.” 12 Haziran 2011 Genel Seçimlerini ister AKP kazansın ister Yeni CHP, hiç fark etmeyecek ve Türk Yargı Sistemi tümüyle AB Yargı Sistemine bağlanacaktır. Bu nedenle, Yeni CHP’nin yargıç ve savcılarla ilgili verdiği sözün hiçbir geçerliliği yoktur. Vaat: “Hukuk eğitiminin kalitesini yükseltecek ve uygulamalı ders olanaklarını geliştireceğiz.” Yeni CHP’nin bu sözünü tutması mümkün değildir. Çünkü AKP hükümeti ve Yeni CHP’nin kabul ettiği AB Müktesebatının 26. Faslı buna izin vermemektedir. Fasıl 26: Eğitim ve Kültür Vaat: “Askeri yargının görev alanını daraltacağız.” İşte, Yeni CHP bunu yapabilecektir. Çünkü AB; 6 Ekim 2004 ve 17 Aralık 2004 tarihli belgelerde, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin etki ve yetkisinin azaltılması emrini vermiştir. Bu emir, hem AKP hükümeti hem de Yeni CHP tarafından kabul edilmiştir. Yeni CHP, Avrupa Birliği’nin, özellikle Türk ordusu ile ilgili buyruklarını yerine getirmede AKP hükümetiyle bir yarış içindedir. Bu nedenle, Yeni CHP eğer iktidar olursa, askeri yargının görev alanını daraltabilecektir. CHP 2011 Seçim Bildirgesi’nin 15. sayfasında, “Örgütlü Toplum” başlığı altında şu sözler verilmiştir: “Örgütlenme hakkının önündeki tüm engelleri kaldıracak, örgütlü, sivil toplumu güçlendireceğiz” Peki, sivil toplum Türkiye’de yeteri düzeyde örgütlenmemiş mi? İşçi Sendikaları, İşveren Sendikaları, Vakıflar, Meslek Odaları ve Derneklerin tümüne birden, Sivil Toplum Kuruluşları denilmektedir. 2006 yılı kayıtlarına göre Türkiye’de 152.369 STK bulunmaktadır. (Kaynak: Yılmaz Dikbaş, “Avrupa Birliği Tabuta Çakılan Son Çivi”, Asya Şafak Yayınları, Kasım 2006, İstanbul, 7. Baskı, sayfa:430) 150 binden fazla sivil toplum örgütü kurmuş olan halkımızın önünde örgütlenme engelleri bulunduğundan söz etmek ne kadar inandırıcıdır? Bu STK’nın, benim belgeleyebildiğim, yaklaşık 3 bini, AB’den hibe larak iğfal edilmişlerdir. (Kaynak: Yılmaz Dikbaş, “İĞFAL”, Asya Şafak Yayınları, İstanbul, Ocak 2011) AB hibeleriyle iğfal edilmiş bu STK’ı, Anadolu’nun bağrına sürülmüş birer TRUVA-ATI’dır! AB’den hibe alan STK’ı, Türk ulusunun içine girmiş BEŞİNCİ KOL’dur! Peki, CHP 2011 Seçim Bildirgesi’nde bu gerçeklere değinmiş mi? AB Mandacısı Yeni CHP, Sivil Toplum Kuruluşlarının AB hibeleriyle iğfalinden memnundur. Vaat: “Sivil Toplum Kuruluşlarının güçlü ve özerk mali yapıya kavuşturulabilmesi için kamu idaresi bütçesinden sağlanan destekleri artıracağız.” Yeni CHP, Avrupa Birliği’nin STK’lara verdiği hibeleri yeterli görmüyor, kamu idaresi bütçesinden de parasal destek sağlayacağı sözünü veriyor. Çok açık ve net olarak söylüyorum: Yeni CHP, Avrupa Birliği’nin onayını almadan bu sözünü yerine getiremez! Çünkü AB Müktesebatına göre, kamu idaresi bütçeleri uygulamaya konulmadan önce, Brüksel’in görüş ve onayına sunulur. Brüksel’in onaylamadığı hiçbir öneri uygulamaya konulamaz! Bununla ilgili ileride çok sarsıcı örnekler vereceğim. Bu onur kırıcı kuralı, Türk halkı nasıl olsa bilmiyor, diye varsayan Yeni CHP, halkımızı aldatmaya, kandırmaya yönelik sözler veriyor. Vaat: “STK’ların ulusal ve uluslar arası kaynaklardan en geniş yararlanabilmesi için destek süreçlerini hayata geçireceğiz” Yeni CHP, AB hibeleriyle iğfalin daha da yaygınlaştırılmasından yana olduğunu açıklamaktadır. AB hibeleriyle iğfal edilen STK’ların sayısı ne kadar artarsa, AB Mandacılığını Türk halkına kabul ettirmenin de o kadar kolay olacağına inanmaktadırlar. Ateşli bir AB Mandacısı olan Yeni CHP, Brüksel’e kendisini beğendirebilmek için çırpınıp duruyor. CHP 2011 Seçim Bildirgesi’nin 16. sayfasında, “Farklılıklara Saygı ve Çoğulculuk” başlığı altında şu vaatte bulunmaktadır: “AB Müktesebatını hızla iç hukukumuza aktaracağız” Yeni CHP bu söylemiyle yine halkımızı aldatmaya çalışmakta, sanki kendisi yeni bir girişimde bulunacakmış izlenimi yaratmak istemektedir. Açıklayayım. AB Müktesebatı büyük ölçüde, çoktan iç hukukumuza aktarılmış bulunmaktadır. AB Müktesebatının üstlenilmesi amacıyla 2001, 2003 ve 2009 yıllarında iç kez Bakanlar Kurulu Kararı çıkarılmış, bu kararlar o dönemlerin Cumhurbaşkanları tarafından onaylanmıştır. Ben bu çok önemli konuyu İĞFAL adlı kitabımda ayrıntılı olarak anlattım. Burada kısaca şunu söyleyeyim. AB Müktesebatının üstlenilmesiyle ilgili 3 Ulusal Program hazırlanmıştır. (Dikkat ediniz, bunlar Ulusalcı olmayan Ulusal Programlardır!) İşte bu Ulusal Programlar çerçevesinde TBMM’den 10 tane Uyum Paketi geçmiştir. Her paketin içinde de onlarca uyum yasası bulunmaktadır. Bu gerçekler ortada dururken, Yeni CHP’nin, “AB Müktesebatını hızla iç hukukumuza aktaracağız sözünü nasıl yorumlayacağız? Yen CHP, Brüksel’e haber gönderiyor, biz iktidar olursak AB Müktesebatının tamamının kabul ve uygulamasında hiçbir zorluk çıkarmayacağız, diyor. CHP 2011 Seçim Bildirgesi’nin 17. sayfasında, “Doğu ve Güneydoğu’da Tam Demokrasi” başlığı altında şu vaatlerde bulunuyor: “Talep eden yurttaşlarımıza anadil öğrenimi sunacağız” Günümüz Türkiye’sinde yurttaşlarımız istediklerinde İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca, İspanyolca, Rusça, Yunanca, Arapça, Kürtçe ve diğer dilleri öğrenemiyor mu? Yurttaşlarımızın önünde, Türkçenin dışında bir dil öğrenimini yasaklayan bir engel mi var? AB’nin hiçbir ülkesinde olmadığı halde Türkiye’de İngilizce, Almanca, Fransızca öğretim yapan ilköğretim okulları ve üniversiteler bulunmuyor mu? Devletin bir kanalı Kürtçe yayın yapmıyor mu? Peki, Yeni CHP başka ne istiyor, başka ne vaat ediyor? “Yabancı dil öğrenimi” değil de “anadil öğrenimi” derken asıl neyi anlatmak, anımsatmak istiyor? Yeni CHP, “anadil öğrenimi” derken, gerçekte “anadilde öğretim” mi demek istiyor? Eğitimde dil birliğini bozarak, ulusun bölünüp parçalanmasını mı tasarlıyor? Vaat: “Dersim arşivlerini açacağız” Dersim İsyanı ile ilgili tarihi bilgileri halkımızın yüzde kaçı biliyor? 1937 Dersim İsyanını öğrenmek isteyenler tarih kitaplarını açıp okurlar. Bizim tarihimizde sadece Dersim İsyanı mı var? Kurtuluş Savaşı sırasında Anadolu’da başta Ermeni isyancılar olmak üzere çok sayıda isyancı ortalığı karıştırıp kana bulamaktaydı. Bu dönemdeki; Aznavur Ayaklanması, Koçgiri İsyanı, Pontus Ayaklanması ve Çerkez Ethem Ayaklanması’nın da arşivlerini Yeni CHP açmayı düşünüyor mu? İsyanlar, Cumhuriyet döneminde de sürmüştür. Yeni Türkiye Cumhuriyeti Devletini yıkmak isteyen; Nasturi İsyanı, Raçkolan ve Raman İsyanı, Şemdilli İsyanı, Sason İsyanı, Bicar İsyanı, Zeylan İsyanı’nın da arşivlerini Yeni CHP açmayı düşünmekte midir? Yedek subay Kubilay’ın kafasının şeriatçılar tarafından kesildiği Menemen İsyanı’nın da arşivlerini Yeni CHP açacak mıdır? Çünkü o isyanın bastırılmasından sonra da şeriatçı katiller idam edilmişti. Dersim’in adını ağzından düşürmeyen Yeni CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na da burada söyleyeceklerim var. Artık Türkiye’de Dersim adında bir ilimiz yok! Dersim’in adı 4 Ocak 1936 tarihinde, yani bundan 75 yıl önce Tunceli olarak değiştirildi! Artık Tunceli var, Dersim yok! Peki, Kemal Kılıçdaroğlu neden hâlâ Dersim deyip duruyor? Habertürk televizyonunda, “Türkiye’nin Nabzı” programına katılan Yeni CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Dersimli olmak günah mı? Diye sordu. Ben de şimdi buradan Kılıçdaroğlu’na soruyorum: Bizim bugün Dersim adında bir ilimiz var mı? Siz 1948 doğumlusunuz. Doğumunuzdan 12 yıl önce Dersim’in adı Tunceli olarak yasayla değiştirilmiş. Yani siz, Dersim doğumlu değil, Tunceli doğumlusunuz. Kimliğinizde de, doğum yeriniz Tunceli olarak yazılı, Dersim değil! Siz, sürekli olarak Dersim diyerek kimlere göz kırpıyor, kimlere mavi boncuk dağıtıyorsunuz? Peki, böyle davranırken 75 yıl öce çıkmış bir yasaya saygısızlık etmiş olmuyor musunuz? Bakın Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, siz Tunceli’nin eski adını kullanmayı sürdürürseniz ne olur, biliyor musunuz? İstanbul’da Fener Kilisesi’nin Başpapazı da İstanbul’a “Konstantinapol” demeyi sürdürür! Oysa artık Konstantinapol yok, İstanbul var! Artık Dersim yok, Tunceli var! CHP 2011 Seçim Bildirgesi’nin 18. sayfasında, “Laiklik ve İnanç Özgürlüğü” başlığı altında şöyle söz vermektedir: “Tüm din ve inançların ibadethane açmalarının önündeki engelleri evrensel insan hakları ilkelerine göre kaldıracağız.” Bu sözü vermekle Yeni CHP, iktidar olduğunda şu uygulamaların yapılacağını vaat etmektedir. *** Türkiye’de Hıristiyan misyonerlerin faaliyetleri yasadışı olmaktan çıkıp serbestleşecektir. *** Tekkeler ve zaviyeler açılacak, istedikleri yerlerde açıkça faaliyet göstereceklerdir. *** Tüm tarikatlar ve cemaatler Türkiye’nin her yerinde istedikleri sayıda ibadethane açacaklar ve tüm faaliyetlerini açıkça sürdüreceklerdir. Öyle anlaşılıyor ki, Yeni CHP iktidar olursa Türkiye’nin çeşitli yerlerindeki binalarda şu türden tabelalarla karşılaşacağız: Nakşibendî Tarikatı İstanbul-Şişli Şubesi Cerrahiler Tarikatı İstanbul-Bakırköy Şubesi Gülen Cemaati İzmir-Kemalpaşa Şubesi İsmailağa Cemaati İzmir-Bornova Şubesi Nurcular Tarikatı İzmir-Konak Şubesi Süleymancılar Tarikatı İstanbul-Beyoğlu Şubesi İskenderpaşa Cemaati İzmir-Bergama Şubesi Erenköy Cemaati İzmir-Ödemiş Şubesi Işıkçılar Tarikatı İzmir-Buca Şubesi Aslında Yeni CHP’nin bu konudaki vaatleri, AB Anayasasının “Düşünce, Vicdan ve Din Özgürlüğü” başlıklı maddesiyle uyum içindedir. Yeni CHP, AB Anayasasını benimsemiş, özümsemiş olduğunu bu vesileyle vurgulamış olmaktadır. Ancak biz de şu gerçeği bir kez daha hatırlatalım ki, AB Anayasası bir Hıristiyan Anayasadır ve içinde laiklik ilkesi ile ilgili bir madde bulunmamaktadır. |
|
 |
|